Varis Tedavisi Öncesi ve Sonrasında Nelere Dikkat Etmelisiniz?

Başarılı bir varis tedavisi, iki kritik aşamaya bağlıdır. Varis tedavisi öncesi en önemli adım, sorunun kaynağını net olarak görmek için mutlaka detaylı yapılan bir Doppler ultrason ile damar haritalamasının tamamlanmasıdır. Varis tedavisi sonrası dikkat edilmesi gereken ilk kural ise, derin ven trombozu riskini en aza indirmek için derhal yürüyüşe (mobilizasyon) başlamaktır. İyileşme sürecinizin hızı ve konforu, bu haritalamanın doğruluğuna ve işlem sonrası doktorunuzun verdiği aktivite ve (gerekliyse) kompresyon taviyelerine uymanıza doğrudan bağlıdır.

Başarılı bir varis tedavisi için ilk adım nedir?

Her şey, detaylı bir klinik muayene ve değerlendirme ile başlar. Bu aşamada, bacaklarınızdaki şikayetlerin ciddiyetini objektif olarak belirlemek için uluslararası kabul görmüş standart skorlama sistemleri kullanılır. Bu skorlamalar, sadece mevcut durumunuzu net bir şekilde ortaya koymakla kalmaz, aynı zamanda tedavi sonrası elde edilen iyileşmeyi takip etmek için de kritik bir ölçüt sağlar.

Varis tanısında Doppler Ultrason neden bu kadar önemlidir?

Klinik muayenenin ardından yapılması “olmazsa olmaz” olan adım, renkli Doppler Ultrason (DUS) incelemesidir. Doppler ultrason, varis tedavisinin “yol haritası”dır. Gözle görülen varislerin sadece bir sonuç olduğunu, asıl sorunun ise cilt altında yatan ana damarlardaki (genellikle safen venler) kapakçık yetmezliği, yani “reflü” (geri kaçak) olduğunu gösteren tek yöntem budur. Bu harita olmadan yapılan bir tedavi, karanlıkta hedef aramaya benzer.

Çekim sırasında sizden ıkınmanız veya bacağınıza elle baskı uygulanıp bırakılması istenebilir. Bu manevralar, damar içindeki kaçağın varlığını ve süresini net bir şekilde görmek için yapılır.

Bu haritalama, sadece tanıyı koymakla kalmaz, aynı zamanda hangi tedavi yönteminin seçileceğini de belirler. Örneğin hedef damarın bir sinire veya cilde olan anatomik yakınlığı, bu detaylı haritalama ile saptanır ve tedavi planı buna göre en güvenli şekilde çizilir. Başarısız bir tedavinin veya erken dönemde hastalığın tekrarlamasının en yaygın nedeni, yetersiz  yapılmış bir ultrason haritalamasıdır.

Modern Varis Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Son yirmi yılda varis tedavisi, büyük cerrahi kesilerden, iğne deliğinden yapılan minimal invaziv yöntemlere doğru devrim niteliğinde bir geçiş yaşamıştır.

Varis tedavisinde hala ‘klasik ameliyat’ (damar sökme) gerekli midir?

Eskiden “stripping” (damarı söküp çıkarma) veya “yüksek ligasyon” (damarı kasıktan bağlama) olarak bilinen geleneksel cerrahi yöntemler artık neredeyse tamamen terk edilmiştir. Uluslararası tıp kılavuzları, bu ameliyatı artık son seçenek olarak görmektedir. Güncel yaklaşım semptomatik ana damar kaçağı olan hastalarda, cerrahi yerine “endovenöz ablasyon” (damar içi tedavi) yöntemlerinin kullanılmasını “altın standart” olarak kabul etmektedir. Cerrahi, ancak bu modern yöntemlerin uygulanamayacağı (teknoloji eksikliği veya aşırı kıvrıntılı damar yapısı gibi) çok nadir durumlarda düşünülebilir.

Modern varis tedavileri (ablasyon) nasıl çalışır?

Girişimsel uzmanın “araç kutusu” olarak adlandırabileceğimiz bu modern yöntemler temelde iki ana gruba ayrılır. Hepsi, damarı “söküp çıkarmak” yerine, içeriden kapatarak (ablasyon) vücudun zamanla onu yok etmesini sağlama prensibine dayanır.

Güncel tedaviler iki ana gruba ayrılır. Bunlar ısı vererek (termal) veya kimyasal/mekanik yollarla (termal olmayan) damarı içeriden kapatan yöntemlerdir.

Bu modern yöntemler şunlardır:

  • Endovenöz Lazer Ablasyonu (EVLA)
  • Radyofrekans Ablasyonu (RFA)
  • Tıbbi Yapıştırıcı (Siyanoakrilat / VenaSeal)
  • Ultrason Eşliğinde Köpük Skleroterapi (UGFS)
  • Mekanokimyasal Ablasyon (MOCA)

Bu yöntemlerde temel prensip, ultrason rehberliğinde iğne deliğinden damar içine girilerek, sorunun kaynağı olan ana damarın içeriden kapatılmasıdır. Lazer (EVLA) ve Radyofrekans (RFA) bunu kontrollü ısı enerjisiyle (yakarak) yapar. Tıbbi Yapıştırıcı (CAC/VenaSeal), damar duvarlarını birbirine  yapıştırarak kan akışını durdurur. Köpük Skleroterapi (UGFS) ise özel bir ilacı köpük formunda damara vererek kimyasal bir reaksiyonla damarı kapatır ve genellikle daha kıvrıntılı damarlarda tercih edilir.

Varis Tedavi Yönteminin Seçimi

Tüm modern yöntemler yüksek başarıya sahip olsa da aralarındaki farklar tedavi konforunu ve iyileşme sürecini doğrudan etkiler.

Bu varis tedavi yöntemlerinden hangisi ‘en iyisidir’?

Bilimsel kılavuzlara göre Lazer, Radyofrekans, Tıbbi Yapıştırıcı ve Köpük yöntemlerinin hepsi, ana damar tedavisinde “Güçlü Öneri” statüsündedir. Bu bilimsel olarak hepsinin yüksek başarı oranlarına sahip olduğunun kanıtlandığı anlamına gelir.

Klinik karar artık “en iyi yöntem hangisi?” sorusundan, “bu spesifik hasta anatomisi (damar çapı, derinliği, kıvrıntısı) ve tercihi için en uygun araç hangisi?” sorusuna kaymıştır. Bilimsel analizler, bu yöntemlerin damarı kapatma ve yaşam kalitesini iyileştime açısından birbirine eşdeğer etkinlikte olduğunu göstermiştir. Temel fark, işlem sırasındaki ve sonrasındaki hasta konforu, ağrı düzeyi ve iyileşme hızıdır.

Isı veren (Lazer/RFA) varis tedavilerinde ‘tümesan anestezi’ neden gereklidir?

Termal (ısı veren) yöntemler (Lazer ve Radyofrekans), damarı yakarken çevre dokuların ve sinirlerin bu yüksek ısıdan zarar görmemesi için “tümesan anestezi” adı verilen özel bir sıvı enjeksiyonu gerektirir. Bu sıvı, tedavi edilecek damarın etrafına ultrason rehberliğinde çok sayıda iğne enjeksiyonu ile verilir.

Bu sıvının üç temel görevi vardır:

  • Bölgeyi tamamen uyuşturarak işlemi ağrısız hale getirmek.
  • Damar etrafında bir “ısı kalkanı” oluşturarak cildi ve sinirleri yüksek ısıdan korumak.
  • Damarı dışarıdan sıkarak lazer/RF kateterinin damar duvarına tam temas etmesini sağlamak.

Bu anestezi yöntemi çok etkili olsa da işlem sonrası ağrı, morarma ve geçici sinir hasarı (uyuşukluk) riskinin bir kısmı, bu çoklu iğne enjeksiyonları ile ilişkilidir.

Tıbbi yapıştırıcı (VenaSeal) ile varis tedavisinin farkı nedir?

Termal olmayan (NTNT) yöntemlerin, özellikle de tıbbi yapıştırıcının (CAC/VenaSeal) en büyük farkı, “tümesan anestezi” gerektirmemesidir. İşlem sadece kateterin girdiği yerde (genellikle diz altı) yapılan tek bir lokal anestezik iğne ile tamamlanır.

Bu durumun hasta için doğrudan avantajları şunlardır:

  • Çoklu iğne enjeksiyonu olmaması
  • İşlem sırasında ve sonrasında ağrının minimal olması
  • Isı kullanılmadığı için sinir hasarı (parestezi) riskinin neredeyse sıfır olması
  • İşlem sonrası morarmanın çok az olması
  • Varis çorabı giyme zorunluluğunun olmaması
  • İşlem süresinin daha kısa olması

Dezavantajları ise;

  • Geniş damarlara kapatamayabilmesi,
  • Yüzeyel damarlarda flebit ve ağrıya neden olabilmesidir.

Bu nedenlerle, özellikle sinir hasarı riskinin yüksek olduğu bölgelerde (örn. baldırda) veya hastanın iğne korkusu varsa, tıbbi yapıştırıcı yöntemi bir alternatif olarak öne çıkmaktadır.

Görünen kıvrıntılı varisler için ne yapılıyor?

Varis tedavisinin amacı bütüncül bir çözüm sunmaktır. Sadece altta yatan ana damar (GSV/SSV) kaçağını kapatmak yeterli değildir. Hastanın asıl şikayetine neden olan ve gözle görülen o kıvrıntılı yan dalların (varikoziteler) da tedavi edilmesi gerekir.

Bu görünen damarlar için kullanılan tamamlayıcı yöntemler şunlardır:

  • Miniflebektomi (çok küçük kesilerden özel bir aletle çıkarılması)
  • Köpük Skleroterapi (UGFS) (görünen damarlara köpük enjeksiyonu)

Varis işlemi günü aç gelmem gerekiyor mu?

Bu tamamen uygulanacak anestezi tipine bağlıdır. Lazer, Radyofrekans veya Tıbbi Yapıştırıcı gibi modern endovenöz prosedürlerin büyük çoğunluğu sadece lokal veya tümesan anestezi (yani hasta uyanıkken) altında yapılır. Bu tür işlemler için açlık (NPO) gerekli değildir. Normal bir kahvaltı veya hafif bir öğle yemeği yiyerek gelebilirsiniz. Ancak eğer sizin için ek olarak IV sedasyon (damardan sakinleştirici) planlanıyorsa, o zaman katı gıdalar için 6 saatlik, berrak sıvılar için 2 saatlik açlık gerekebilir.

Kan sulandırıcı (Aspirin vb.) ilacımı varis tedavisinden önce kesmeli miyim?

Bu en kritik sorulardan biridir. Bazı eski protokoller, morarmayı azaltmak için bu ilaçların kesilmesini tavsiye etse de güncel Avrupa damar cerrahisi kılavuzları (ESVS 2022) bunun tam tersini önermektedir: Kan sulandırıcı (antikoagülan veya antiplatelet) ilaçların kesilmesi önerilmez.

Bunun nedeni şudur: Modern endovenöz işlemlerin kanama riski son derece düşüktür. İlacı kesmenin yaratacağı sistemik pıhtılaşma riski (kalp krizi, inme veya DVT gibi), işlem yerinde oluşabilecek (ve beklenen bir sonuç olan) morarma riskinden çok daha önemlidir. Modern işlemler, kan sulandırıcı kullanan bir hastada (artmış morarma riskini kabul ederek) güvenle uygulanabilir.

Varis işlemi günü yanımda ne getirmeliyim?

İşlem gününe gelirken hazırlıklı olmanız süreci kolaylaştırır.

  • Eğer termal (Lazer/RFA) veya köpük tedavisi planlandıysa, hekiminizin reçete ettiği kompresyon (varis) çorabı
  • İyot solüsyonu ile lekelenebilecek rahat, koyu renkli ve tercihen yüksek kesim iç çamaşırıü
  • İşlem sabahı bacaklarınızı tıraş etmemelisiniz. Bu sterilizasyon solüsyonlarının neden olabileceği cilt tahrişini veya jilet kesiklerinden kaynaklanabilecek enfeksiyon riskini azaltır.

Tedaviden Hemen Sonraki Süreç

  • İşlem bittiğinde, iyileşme süreci başlar. Bu dönemde iki kilit unsur vardır: kompresyon ve mobilizasyon (hareket).

Varis tedavim biter bitmez yapmam gereken en önemli şey nedir?

Yürümek. Yatak istirahati kesinlikle yasaktır. Tüm modern varis tedavilerinden (ister lazer, ister yapıştırıcı olsun) hemen sonra, Derin Ven Trombozu (DVT) riskini azaltmak ve kan dolaşımını hızlandırmak için derhal yürümeniz (mobilizasyon) istenir. Yürüme, bacağınızdaki baldır kas pompasını aktive ederek toplardamarlardaki kan akışını hızlandırır ve pıhtı oluşumunu engeller. Hastaya, işlem günü dahil olmak üzere, günde en az 30 ila 60 dakika arasında yürümesi (bunu gün içinde 10-20 dakikalık kısa aralıklarla bölerek yapabilir) reçete edilmelidir.

Varis çorabını ne kadar süre giymeliyim?

Bu uygulanan tedavi yöntemine bağlıdır. Güncel kılavuzlar, termal ablasyon (Lazer/RFA) sonrası, ağrıyı azaltmak ve konforu artırmak amacıyla en az 1 hafta kompresyon çorabı kullanılmasını “önerir”. Buradaki kilit nokta şudur: Modern kılavuzlar çorabı “DVT’yi önlemek” veya “tedavi başarısını artırmak” için değil öncelikle “işlem sonrası ağrıyı azaltmak” için önermektedir.

Varis tedavisi sonrası hangi aktiviteler yasaktır?

Çoğu hasta, ertesi gün normal günlük aktivitelerine veya masa başı işlerine dönebilir. Ancak ilk birkaç hafta kaçınılması gereken bazı zorlu aktiviteler vardır:

  • Ağır kaldırmak (genellikle 5-10 kg üzeri)
  • Zorlu koşu veya bisiklet
  • Yoğun aerobik veya bacaklara aşırı yük bindirecek ağırlık egzersizleri
  • Uzun süre hareketsiz oturmak veya ayakta durmak (eğer mecbursanız sık sık mola verip yürümelisiniz)
  • Banyo, havuz, jakuzi (enfeksiyon riskini önlemek için ilk hafta, ılık bir duş alınabilir)

İyileşme Süreci ve Komplikasyonların Tanınması

  • Doğru hasta eğitimi, gereksiz anksiyeteyi azaltmanın ve gerçek komplikasyonları erken tespit etmenin anahtarıdır.

Varis tedavisi sonrası hangi durumlar ‘normal’ kabul edilir?

İyileşme sürecinde bazı belirtiler görmeniz beklenir ve bunlar bir soruna işaret etmez.

  • Tedavi edilen ven hattı boyunca hafif ila orta düzeyde ağrı, hassasiyet ve sertlik
  • İşlem bölgesinde morarma (özellikle termal yöntemler ve miniflebektomi sonrası)
  • Eğer miniflebektomi yapıldıysa, cilt altında sert, hassas küçük nodüller (pıhtılaşmış “sıkışmış kan”)
  • Tıbbi yapıştırıcı (VenaSeal) sonrası, tedavi bölgesinde hafif kaşıntı, kızarıklık veya inflamasyon (bu tedavinin çalıştığını gösteren geçici bir reaksiyondur)

Varis tedavisi sonrası bacağımda hissettiğim sert ‘kordon’ nedir?

Bu hastaların en sık sorduğu ve bazen endişelendiği durumdur. Tedaviden (ister termal ister yapıştırıcı olsun) sonraki 1-4 hafta içinde, işlem yapılan damarın olduğu bölgeye dokunduğunuzda elinize sert, gergin, ip gibi (kord benzeri) bir yapı gelebilir.

Bu kesinlikle tehlikeli bir pıhtı (DVT) değildir. Tam tersine, bu tedavinin başarılı olduğunu gösteren bir işarettir. Vücudunuz, kapatılan o damarı doğal bir iyileşme dokusuna (fibrozis) dönüştürmektedir. Bu sertlik, normal iyileşmenin bir parçasıdır ve zamanla (aylar içinde) yumuşayarak kaybolacaktır.

Varis tedavisi sonrası hangi ‘kırmızı bayrak’ belirtileri için doktorumu aramam gerekir?

Aşağıdaki belirtiler normal iyileşme sürecinin dışındadır ve acil tıbbi değerlendirme gerektirir.

  • Bacakta ani başlayan, kötüleşen ve normal işlem sonrası şişlikten farklı, asimetrik (tek taraflı) şişlik (DVT belirtisi olabilir)
  • İşlem yerinde artan, yayılan veya şiddetlenen kızarıklık, sıcaklık artışı (selülit/enfeksiyon belirtisi)
  • Sistemik ateş veya titreme
  • İşlem yerinden pürülan (irinli, iltihaplı) akıntı
  • Ani başlayan nefes darlığı veya göğüs ağrısı (Akciğer Embolisi – PE belirtisi olabilir)
  • Tedavi hattı boyunca şiddetli yanma hissi veya ayak hareketlerinde bozulma (motor kayıp) (sinir hasarı belirtisi olabilir)

Normal şişlik ile tehlikeli DVT şişliği arasındaki fark önemlidir. İşlem sonrası hafif ödem normaldir ve kompresyon/elevasyonla azalır. DVT şişliği ise genellikle aniden başlar, daha şiddetlidir, asimetriktir ve dinlenmekle kolayca geçmez. Şüphe durumunda, daima hekiminize başvurmak en güvenli yoldur.

Uzun Dönem Takip ve Gelecek

  • Tedavi bittikten sonra da venöz hastalık yönetimi devam eder.

Varis tedavisi kalıcı bir çözüm müdür, varislerim tekrarlar mı?

Bu sorunun dürüst cevabı şudur: Kronik Venöz Hastalık (KVH), ilerleyici ve kronik (müzmin) bir durumdur. Uygulanan modern tedaviler son derece etkilidir ve mevcut patolojik, yani “bozuk” olan damar segmentini düzeltir. Ancak bu tedaviler, sizin venöz hastalığa olan eğiliminizi veya genetik yatkınlığınızı “iyileştirmez”.

“Nüks” (tekrarlama) görülebilir. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:

  • Vücudun tedavi bölgesinde yeni, ancak patolojik (kaçak yapan) damarlar geliştirmesi (neovaskülarizasyon)
  • Daha önce sağlıklı olan diğer venlerde zamanla yeni kaçakların (reflü) gelişmesi (hastalığın ilerlemesi)
  • Başarıyla kapatıldığı düşünülen damarın yıllar içinde yeniden açılması (rekanalizasyon – modern yöntemlerde çok nadirdir)
  • Bu nedenlerle, nüksü erken tespit etmek ve yönetmek için yıllık klinik ve DUS takibi önerilmektedir.

Modern varis tedavilerinin başarı oranı, eski ameliyatlara göre nasıldır?

Modern endovenöz devrimin en güçlü bilimsel gerekçelerinden biri de budur. 2023 tarihli güncel bir bilimsel analiz, 5 yıllık takipte varis tekrarlama oranlarını karşılaştırmıştır. Sonuçlar çok nettir.

  • Geleneksel Cerrahi (Damar Sökme): %34.4
  • Endovenöz Lazer Ablasyonu (EVLA): %16.6
  • Radyofrekans Ablasyonu (RFA): %6.7

Bu veriler, endovenöz yöntemlerin sadece daha az invaziv (konforlu) olmakla kalmayıp, aynı zamanda orta vadede çok daha dayanıklı (durable) sonuçlar sağladığını da kanıtlamaktadır.

Varislerin tekrarlamaması için neler yapabilirim?

Altta yatan risk faktörleri (genetik, obezite, hareketsiz yaşam) ablasyonla ortadan kalkmadığı için, nüks riskini azaltmanın tek yolu bu risk faktörlerini yaşam boyu yönetmektir.

  • Düzenli fiziksel aktivite (özellikle yürüme ve baldır pompasını çalıştıran egzersizler)
  • Kilo kontrolü (Sağlıklı bir kiloyu korumak, obezite venöz hastalık için en büyük risk faktörlerinden biridir)
  • Uzun süre hareketsiz ayakta durmaktan veya oturmaktan kaçınmak
  • Uzun süre ayakta kalmayı veya oturmayı gerektiren durumlarda (örn. uzun uçak/otobüs yolculuğu, ayakta çalışılan meslekler) sistematik olarak koruyucu kompresyon çorabı kullanmak
  • Fırsat buldukça bacakları havaya kaldırmak (elevasyon)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Call Now Button